|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
start to work f.
|
işe başlamak |
|
His wife has started to work out of necessity.
Karısı zorunluluktan dolayı işe başlamıştır.
More Sentences
|
2 |
Genel |
get to work f.
|
çalışmaya başlamak |
|
The Council should now get to work and think about how and in which contexts this matter can be taken further.
Konsey şimdi çalışmaya başlamalı ve bu konunun nasıl ve hangi bağlamlarda daha ileri götürülebileceğini düşünmelidir.
More Sentences
|
3 |
Genel |
set to work f.
|
işe koyulmak |
|
So EUR 80m out of EUR 250 are now set to work.
Yani 250 Avro'nun 80 milyon Avro'su şimdi işe koyuldu.
More Sentences
|
4 |
Genel |
get to work f.
|
işe başlamak |
|
Get to work!
İşe başlayın!
More Sentences
|
5 |
Genel |
prefer to work f.
|
çalışmayı tercih etmek |
|
I prefer to work on my own.
Kendi başıma çalışmayı tercih ederim.
More Sentences
|
6 |
Genel |
choose to work f.
|
çalışmayı tercih etmek |
|
I choose to work.
Çalışmayı tercih ettim.
More Sentences
|
7 |
Genel |
get to work (on) f.
|
üzerinde çalışmaya başlamak |
|
We'll get to work on it.
Biz onun üzerinde çalışmaya başlayacağız.
More Sentences
|
8 |
Genel |
get to work (on) f.
|
işe koyulmak |
|
The Council should now get to work and think about how and in which contexts this matter can be taken further.
Konsey şimdi işe koyulmalı ve bu konunun nasıl ve hangi bağlamlarda daha ileri götürülebileceğini düşünmelidir.
More Sentences
|
9 |
Genel |
start to work f.
|
çalışmaya başlamak |
|
The network has, in fact, already started to work along these lines.
Şebeke aslında bu doğrultuda çalışmaya başladı bile.
More Sentences
|
10 |
Genel |
want to work f.
|
çalışmayı istemek |
|
We want to work to secure safe food.
Güvenli gıdayı güvence altına almak için çalışmak istiyoruz.
More Sentences
|
11 |
Genel |
begin to work f.
|
çalışmaya başlamak |
|
Italian diplomacy has begun to work towards restoring the balance.
İtalyan diplomasisi dengeyi yeniden tesis etmek üzere çalışmaya başlamıştır.
More Sentences
|
|
12 |
Genel |
like to work f.
|
çalışmayı sevmek |
|
We like to work carefully.
Dikkatli çalışmayı severiz.
More Sentences
|
13 |
Genel |
drive to work f.
|
işe arabayla gitmek |
|
Tom doesn't usually drive to work.
Tom genellikle işe arabayla gitmez.
More Sentences
|
14 |
Genel |
drive to work f.
|
arabayla işe gitmek |
|
Tom can't walk around the pond, because he drives to work.
Tom göletin etrafında yürüyemiyor, çünkü o arabayla işe gidiyor.
More Sentences
|
Colloquial |
|
15 |
Konuşma Dili |
get to work expr.
|
işe koyulun |
|
Please get to work.
Lütfen işe koyulun.
More Sentences
|
Idioms |
|
16 |
Deyim |
go to work (on someone or something) f.
|
(biri/bir şey üzerinde) çalışmaya başlamak |
|
With that in mind, let us go to work together!
Bunu aklımızda tutarak, birlikte çalışmaya başlayalım!
More Sentences
|
17 |
Deyim |
set to work (on something) f.
|
(bir şey) üzerinde çalışmaya başlamak |
|
Simplification is another area on which we are about to set to work.
Basitleştirme, üzerinde çalışmaya başlamak üzere olduğumuz bir başka alandır.
More Sentences
|
18 |
Deyim |
go to work (on someone or something) f.
|
(biri/bir şey üzerinde) işe koyulmak |
|
When food stores close, they go to work, stealing food for resale on the black market.
Yiyecek dükkanları kapandığında, karaborsada yeniden satmak için yiyecek çalarak işe koyuldular.
More Sentences
|
19 |
Deyim |
set to work (on someone or something) f.
|
(biri/bir şey üzerinde) çalışmaya başlamak |
|
But I welcome the fact that the Council and the Commission set to work at full tilt to formulate proposals.
Ancak Konsey ve Komisyonun teklifleri formüle etmek üzere tam gaz çalışmaya başlamasını memnuniyetle karşılıyorum.
More Sentences
|
General |
|
20 |
Genel |
pension against incapacity to work i.
|
iş göremezlik ödeneği |
|
21 |
Genel |
incapacity to work i.
|
iş göremezlik |
|
22 |
Genel |
will to work i.
|
çalışma isteği |
|
23 |
Genel |
incapacity to work i.
|
çalışma gücü kaybı |
|
24 |
Genel |
ability to work i.
|
çalışabilme |
|
25 |
Genel |
school-to-work transition i.
|
öğrencileri iş piyasasına girmeye hazırlamak için tasarlanmış eğitim programı |
|
26 |
Genel |
ambition to work i.
|
çalışma azmi |
|
27 |
Genel |
eagerness to work i.
|
çalışma azmi |
|
28 |
Genel |
determination to work i.
|
çalışma azmi |
|
29 |
Genel |
capability/ability to do work i.
|
iş yapabilme gücü/yeteneği |
|
30 |
Genel |
permit-to-work i.
|
işe başlama izni |
|
31 |
Genel |
commute to work i.
|
işe gidiş |
|
|
32 |
Genel |
returning to work i.
|
işe dönüş |
|
33 |
Genel |
work out at to f.
|
gelmek (belirli bir miktara) |
|
34 |
Genel |
go back to work f.
|
işbaşı yapmak |
|
35 |
Genel |
set someone to work f.
|
birini işe koşmak |
|
36 |
Genel |
be unable to work out f.
|
içinden çıkamamak |
|
37 |
Genel |
be unable to work (something) out f.
|
işin içinden çıkamamak |
|
38 |
Genel |
set to work f.
|
işe girişmek |
|
39 |
Genel |
not to work f.
|
fayda etmemek |
|
40 |
Genel |
not to work f.
|
aylaklık etmek |
|
41 |
Genel |
get down to work f.
|
ciddi olarak işe koyulmak |
|
42 |
Genel |
set to work f.
|
çalıştırmak |
|
43 |
Genel |
not to work f.
|
çalışmamak |
|
44 |
Genel |
work up to f.
|
giderek varmak (bir yere) |
|
45 |
Genel |
be unable to work something out f.
|
içinden çıkamamak |
|
46 |
Genel |
put to work f.
|
koşmak |
|
47 |
Genel |
know how to make somebody work efficiently f.
|
adam kullanmak |
|
48 |
Genel |
be unable to work f.
|
elden ayaktan düşmek |
|
49 |
Genel |
put to work f.
|
çalıştırmak |
|
50 |
Genel |
begin to work f.
|
hayata atılmak |
|
51 |
Genel |
jog to work f.
|
işine koşarak gitmek |
|
52 |
Genel |
go to work f.
|
işe gitmek |
|
53 |
Genel |
come to work f.
|
işe girmek |
|
54 |
Genel |
work one's fingers to the bone f.
|
canla başla çalışmak |
|
55 |
Genel |
work one's fingers to the bone f.
|
işten başını kaldıramamak |
|
56 |
Genel |
work one's fingers to the bone f.
|
eşek gibi çalışmak |
|
57 |
Genel |
(for an artist) to produce a work of art f.
|
icra-i sanat etmek |
|
58 |
Genel |
get to work (on) f.
|
çalışmaya başlamak |
|
59 |
Genel |
to work up a connection f.
|
ilişki kurmak |
|
60 |
Genel |
lay down to work f.
|
işe gömülmek |
|
61 |
Genel |
put someone to work f.
|
birini çalıştırmak |
|
62 |
Genel |
go back to work f.
|
işe geri dönmek |
|
63 |
Genel |
come back to work f.
|
işe dönmek |
|
64 |
Genel |
come back to work f.
|
işe geri dönmek |
|
65 |
Genel |
go to work every day f.
|
her gün işe gitmek |
|
66 |
Genel |
walk to and from work f.
|
işe yürüyerek gidip gelmek |
|
67 |
Genel |
begin to work f.
|
iş hayatına atılmak |
|
68 |
Genel |
fail to work f.
|
(makine vb) çalışmamak |
|
69 |
Genel |
go to work by subway f.
|
işe metroyla gitmek |
|
70 |
Genel |
commute to work f.
|
işe gitmek |
|
71 |
Genel |
work to rule f.
|
kurallara uyarak çalışmak |
|
|
72 |
Genel |
take the bus to work f.
|
işe otobüsle gitmek |
|
73 |
Genel |
try to work a few things out f.
|
birkaç şeyi halletmeye çalışmak |
|
74 |
Genel |
put to work f.
|
iş başına koymak |
|
75 |
Genel |
put to work f.
|
yapacak iş vermek |
|
76 |
Genel |
put to work f.
|
göreve getirmek |
|
Phrasals |
|
77 |
Öbek Fiiller |
work up to f.
|
bir sona doğru gelişmek |
|
78 |
Öbek Fiiller |
work up to f.
|
bir sonuca doğru gitmek |
|
79 |
Öbek Fiiller |
work oneself up to something f.
|
cesaretli bir şekilde/cesaretini toplayarak bir şeye hazırlanmak |
|
80 |
Öbek Fiiller |
work down (the line) (to someone or something) f.
|
(birinin, bir şeyin) çizgisini/seviyesini yakalamaya çalışmak |
|
81 |
Öbek Fiiller |
work down (the line) (to someone or something) f.
|
(birinin, bir şeyin) seviyesinde ilerlemek |
|
82 |
Öbek Fiiller |
work down (the line) (to someone or something) f.
|
(birine, bir şeye) (bir konuda) yetişmeye çalışmak |
|
83 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
çalışırken (bir şeyi) takip etmek |
|
84 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
çalışırken (bir şeye) uyum sağlamak |
|
85 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
(bir plana, yönteme) göre çalışmak |
|
86 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
(bir plan, yöntem) dahilinde çalışmak |
|
87 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
(bir plana, yönteme) uyarak çalışmak |
|
88 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
çalışırken (bir şey dinlemek |
|
89 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
(bir şey) dinleyerek çalışmak |
|
90 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
bir şeyi bir aşamaya getirmek için çaba sarf etmek |
|
91 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
bir şeyi bir duruma getirmek için çalışmak |
|
92 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
birini bir ruh haline sokmak |
|
93 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
birinde bir ruh hali yaratmak |
|
94 |
Öbek Fiiller |
work to (something) f.
|
bir ruh haline kapılmak |
|
95 |
Öbek Fiiller |
work someone or something to someone or something f.
|
birini/bir şeyi birine/bir şeye yönlendirmek için uğraşmak |
|
96 |
Öbek Fiiller |
work someone or something to someone or something f.
|
birini/bir şeyi birine/bir şeye doğru hareket ettirmek için uğraşmak |
|
97 |
Öbek Fiiller |
work someone or something to someone or something f.
|
birini/bir şeyi birine/bir şeye ulaştırmak için uğraşmak |
|
98 |
Öbek Fiiller |
work around to (someone or something) f.
|
sırayla (birine/bir şeye) doğru ilerlemek |
|
99 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
yavaş yavaş (bir şeye) ulaşmak |
|
100 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
aşama aşama (bir şeye) doğru ilerlemek |
|
101 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
giderek (bir şeye) doğru gelişmek |
|
102 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
giderek (bir şeye) doğru tırmanmak |
|
103 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
(bir şeyin) yolunu yapmak |
|
104 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
(bir şeye) zemin hazırlamak |
|
105 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
sözü (bir şeye) getirmeye çalışmak |
|
106 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
çalışarak (bir şey) haline getirmek |
|
107 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
çalışarak bir noktaya gelmek/ulaşmak |
|
108 |
Öbek Fiiller |
work up to (something) f.
|
çalışarak bir sonuca varmak |
|
Phrases |
|
109 |
İfadeler |
work to tight deadlines f.
|
yoğun çalışma temposuna uyum sağlayabilmek |
|
110 |
İfadeler |
with respect to scope of work expr.
|
işin kapsamı açısından |
|
111 |
İfadeler |
with respect to scope of work expr.
|
işin kapsamı ile ilgili |
|
Proverb |
|
112 |
Atasözü |
if you want a man to work well feed him first
|
aç ayı oynamaz |
|
113 |
Atasözü |
devil finds work for idle hands to do
|
boş durana şeytan güler |
|
114 |
Atasözü |
the devil makes work for idle hands to do
|
boş durana şeytan güler |
|
115 |
Atasözü |
the devil makes work for idle hands to do
|
boş durana şeytan iş bulur |
|
116 |
Atasözü |
the devil makes work for idle hands to do
|
boş duran belaya bulaşır |
|
117 |
Atasözü |
the devil makes work for idle hands to do
|
yapacak işi olmayanın belaya/suça bulaşması kolay olur |
|
118 |
Atasözü |
the devil makes work for idle hands to do
|
boş duran elleri şeytan çalıştırır |
|
Colloquial |
|
119 |
Konuşma Dili |
some of us have to work i.
|
bazılarımızın çalışması lazım |
|
120 |
Konuşma Dili |
work to rule i.
|
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatma |
|
121 |
Konuşma Dili |
try to work a few things out f.
|
birkaç şeyi çözmeye çalışmak |
|
122 |
Konuşma Dili |
set to work (doing something) f.
|
(bir şey yapmaya) girişmek |
|
123 |
Konuşma Dili |
set to work (doing something) f.
|
(bir şey yapmaya) koyulmak |
|
124 |
Konuşma Dili |
set to work (doing something) f.
|
(bir şey yapmaya) başlamak |
|
125 |
Konuşma Dili |
set to work (doing something) f.
|
(bir şey üzerinde) çalışmaya başlamak/girişmek |
|
126 |
Konuşma Dili |
set to work on (someone) f.
|
(birine) bir şey yapmaya başlamak |
|
127 |
Konuşma Dili |
from home to work from work to home expr.
|
evden işe işten eve |
|
128 |
Konuşma Dili |
work to rule expr.
|
kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatma (protesto amaçlı) |
|
Idioms |
|
129 |
Deyim |
work up to the collar f.
|
canını dişine takarak çalışmak |
|
130 |
Deyim |
work up to the collar f.
|
sıkı çalışmak |
|
131 |
Deyim |
work up to the collar f.
|
harıl harıl çalışmak |
|
132 |
Deyim |
work some weight off to f.
|
ağır iş yaparak kilo vermek |
|
133 |
Deyim |
work one's fingers to the bone f.
|
baş kaldıramamak (bir işten) |
|
134 |
Deyim |
be up to one's eyes in work f.
|
başını kaşıyacak vakti olmamak |
|
135 |
Deyim |
go to work f.
|
bir işe dört elle sarılmak |
|
136 |
Deyim |
work one's fingers to the bone f.
|
çok sıkı çalışmak |
|
137 |
Deyim |
work one's fingers to the bone f.
|
çok çalışmak |
|
138 |
Deyim |
get down to work f.
|
ciddileşmek |
|
139 |
Deyim |
go out to work f.
|
çalışma hayatına başlamak |
|
140 |
Deyim |
work some weight off to f.
|
çalışarak kilo vermek |
|
141 |
Deyim |
work nine to five f.
|
dokuz beş arası çalışmak |
|
142 |
Deyim |
work fingers to the bone f.
|
çok çalışmak |
|
143 |
Deyim |
work oneself to the bone f.
|
çok çalışmak |
|
144 |
Deyim |
work one's fingers to the bone f.
|
eşek gibi çalışmak |
|
145 |
Deyim |
work someone to death f.
|
eşek gibi çalıştırmak |
|
146 |
Deyim |
work fingers to the bone f.
|
gecesini gündüzüne katmak |
|
147 |
Deyim |
go out to work f.
|
işe başlamak |
|
148 |
Deyim |
work someone to death f.
|
ölümüne çalıştırmak |
|
149 |
Deyim |
give oneself over to one's job/work f.
|
kendini işine adamak |
|
150 |
Deyim |
work someone to death f.
|
öldüresiye çalıştırmak |
|
151 |
Deyim |
go to work f.
|
sıkı çalışmak |
|
152 |
Deyim |
get down to work f.
|
sadede gelmek |
|
153 |
Deyim |
work one's fingers to the bone f.
|
yoğun çalışmak |
|
154 |
Deyim |
work to rule f.
|
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmak |
|
155 |
Deyim |
work to rule f.
|
(protesto amaçlı) kurallara harfi harfine uyarak işi yavaşlatmak |
|
156 |
Deyim |
to work a room f.
|
kulis ve ikna turları yapmak |
|
157 |
Deyim |
go to work (on something) f.
|
(bir şey) üzerinde çalışmaya başlamak |
|
158 |
Deyim |
go/set to work f.
|
işe girişmek |
|
159 |
Deyim |
go/set to work f.
|
işe koyulmak |
|
160 |
Deyim |
go/set to work f.
|
çalıştırmak |
|
161 |
Deyim |
go/set to work f.
|
bir işe dört elle sarılmak |
|
162 |
Deyim |
go/set to work f.
|
sıkı çalışmak |
|
163 |
Deyim |
go to work (on someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) uğraşmaya başlamak |
|
164 |
Deyim |
set someone or something to work f.
|
birini/bir şeyi işe başlatmak |
|
165 |
Deyim |
set someone or something to work f.
|
birinin/bir şeyin işe başlamasını/girişmesini sağlamak |
|
166 |
Deyim |
set someone or something to work f.
|
birini/bir şeyi çalıştırmak/çalışmaya başlatmak |
|
167 |
Deyim |
set to work (on someone or something) f.
|
(biriyle/bir şeyle) uğraşmaya başlamak |
|
168 |
Deyim |
set to work (on someone or something) f.
|
(biri/bir şey üzerinde) işe koyulmak |
|
169 |
Deyim |
go/set to work (on something) f.
|
(bir şey üzerinde) çalışmaya başlamak |
|
170 |
Deyim |
go/set to work (on something) f.
|
(bir şeyle) uğraşmaya başlamak |
|
171 |
Deyim |
go/set to work (on something) f.
|
(bir şey üzerinde) işe koyulmak |
|
172 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
(bir şeyi yapmak) zor olmak |
|
173 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak |
|
174 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak |
|
175 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
baş etmesi zor bir işi olmak |
|
176 |
Deyim |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
işi başından aşkın olmak |
|
177 |
Deyim |
put (one) to work f.
|
(birini) çalıştırmak |
|
178 |
Deyim |
put (one) to work f.
|
(birine) iş/görev vermek |
|
179 |
Deyim |
put (one) to work f.
|
(birini) işe/göreve koşmak |
|
180 |
Deyim |
put (something) to work f.
|
(bir şeyi) çalıştırmak |
|
181 |
Deyim |
put (something) to work f.
|
(bir şeyi) kullanmak |
|
182 |
Deyim |
set (someone or something) to work (on something) f.
|
(birini/bir şeyi işe) başlatmak |
|
183 |
Deyim |
set (someone or something) to work (on something) f.
|
(birinin/bir şeyin bir işe) başlamasını/girişmesini sağlamak |
|
184 |
Deyim |
set (someone or something) to work (on something) f.
|
(birini/bir şeyi bir şey üzerinde çalıştırmak/çalışmaya başlatmak |
|
185 |
Deyim |
work (one or oneself) to death f.
|
(birini) eşek gibi çalıştırmak/eşek gibi çalışmak |
|
186 |
Deyim |
work (one or oneself) to death f.
|
(birini) öldüresiye çalıştırmak/ölesiye çalışmak |
|
187 |
Deyim |
work (one or oneself) to death f.
|
(birini) ölümüne çalıştırmak/ölümüne çalışmak |
|
188 |
Deyim |
work your fingers to the bone f.
|
işten başını kaldıramamak |
|
189 |
Deyim |
work your fingers to the bone f.
|
canla başla çalışmak |
|
190 |
Deyim |
work your fingers to the bone f.
|
eşek gibi çalışmak |
|
191 |
Deyim |
work yourself/somebody to death f.
|
ölümüne çalışmak/çalıştırmak |
|
192 |
Deyim |
work yourself/somebody to death f.
|
eşek gibi çalışmak/çalıştırmak |
|
193 |
Deyim |
there's a whole heap more work to be done expr.
|
daha yapılacak çok iş var |
|
194 |
Deyim |
there's a whole lot more work to be done expr.
|
daha yapılacak çok iş var |
|
195 |
Deyim |
up to the eyes in work expr.
|
çok meşgul |
|
196 |
Deyim |
up to one's ears in work expr.
|
fazla meşgul |
|
197 |
Deyim |
up to the eyes in work expr.
|
işi başından aşkın |
|
198 |
Deyim |
(just) crazy enough to work [cliché] expr.
|
işe yarayabilecek kadar saçma |
|
199 |
Deyim |
(just) crazy enough to work [cliché] expr.
|
işe yarayabilecek kadar uçuk |
|
200 |
Deyim |
(just) crazy enough to work [cliché] expr.
|
işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında |
|
201 |
Deyim |
(just) crazy enough to work [cliché] expr.
|
işe yarayabilecek kadar çılgınca |
|
202 |
Deyim |
(just) crazy enough to work [cliché] expr.
|
çılgınca/saçma olsa da işe yarama olasılığı olan |
|
203 |
Deyim |
(just) crazy enough to work [cliché] expr.
|
sıra dışı/alışılmamış olsa da işe yaraması muhtemel |
|
Speaking |
|
204 |
Konuşma |
I am strange to the work expr.
|
bu işin acemisiyim |
|
205 |
Konuşma |
I am strange to the work expr.
|
bu işe alışık değilim |
|
206 |
Konuşma |
you'll never have to work again expr.
|
bir daha asla çalışmak zorunda kalmayacaksın |
|
207 |
Konuşma |
we came to work here expr.
|
buraya çalışmaya geldik |
|
208 |
Konuşma |
my dad goes to work by subway every day expr.
|
babam her gün işe metroyla gider |
|
209 |
Konuşma |
I gotta get back to work expr.
|
benim işe dönmem lazım |
|
210 |
Konuşma |
I'm going to work expr.
|
ben işe gidiyorum |
|
211 |
Konuşma |
I need to work expr.
|
çalışmam gerekiyor |
|
212 |
Konuşma |
let's get to work expr.
|
çalışmaya başlayalım |
|
213 |
Konuşma |
I need to work expr.
|
çalışmalıyım |
|
214 |
Konuşma |
I don't want to work expr.
|
çalışmak istemiyorum |
|
215 |
Konuşma |
I have to work expr.
|
çalışmam gerekiyor |
|
216 |
Konuşma |
I have to work expr.
|
çalışmalıyım |
|
217 |
Konuşma |
he goes to work every day expr.
|
her gün işe gider |
|
218 |
Konuşma |
let's go to work expr.
|
haydi işe koyulalım |
|
219 |
Konuşma |
we all have to work expr.
|
hepimiz çalışmak zorundayız |
|
220 |
Konuşma |
let's get to work expr.
|
hadi işe koyulalım |
|
221 |
Konuşma |
I've got work to do expr.
|
işim var (gitmeliyim) |
|
222 |
Konuşma |
I'm on my way to work expr.
|
işe gidiyorum (yoldayım) |
|
223 |
Konuşma |
I'm on my way to work expr.
|
işe gitmekteyim |
|
224 |
Konuşma |
I've got to go to work expr.
|
işe gitmeliyim |
|
225 |
Konuşma |
it seems to work both ways expr.
|
iki türlü de idare ediyorum |
|
226 |
Konuşma |
when do you go to work? expr.
|
işe ne zaman gidersin? |
|
227 |
Konuşma |
I don't want to talk about work expr.
|
iş konuşmak istemiyorum |
|
228 |
Konuşma |
when do you go to work? expr.
|
işe ne zaman gidiyorsun? |
|
229 |
Konuşma |
you should get to work expr.
|
işinin başına dönmelisin |
|
230 |
Konuşma |
don't go to work expr.
|
işe gitme |
|
231 |
Konuşma |
when do you go to work? expr.
|
işe ne zaman gideceksin? |
|
232 |
Konuşma |
I am up to the eyes in work expr.
|
işten başımı kaşıyacak vaktim yok |
|
233 |
Konuşma |
I'm on my way to work expr.
|
işe gidiyorum |
|
234 |
Konuşma |
did you go to work expr.
|
işe gittin mi |
|
235 |
Konuşma |
how did he go to work? expr.
|
işe nasıl gitmiş? |
|
236 |
Konuşma |
how did he go to work? expr.
|
işe nasıl gitti? |
|
237 |
Konuşma |
what time does he go to work? expr.
|
işe saat kaçta gider? |
|
238 |
Konuşma |
get to work! expr.
|
işe koyulun! |
|
239 |
Konuşma |
I went back to work expr.
|
işime geri döndüm |
|
240 |
Konuşma |
I've got work to do expr.
|
işim gücüm var benim |
|
241 |
Konuşma |
why do you want to work here? expr.
|
neden burada çalışmak istiyorsunuz? |
|
242 |
Konuşma |
why do you want to work here? expr.
|
niye burada çalışmak istiyorsunuz? |
|
243 |
Konuşma |
who do you want to work with? expr.
|
kimlerle çalışmak istiyorsun? |
|
244 |
Konuşma |
whenever I am late to work expr.
|
ne zaman işe geciksem |
|
245 |
Konuşma |
who do you want to work with? expr.
|
kiminle çalışmak istiyorsun? |
|
246 |
Konuşma |
why do you want to work the night shift? expr.
|
neden gece vardiyasında çalışmak istiyorsunuz? |
|
247 |
Konuşma |
I must go to work now expr.
|
şimdi işe gitmeliyim |
|
248 |
Konuşma |
we would like to work with you expr.
|
sizlerle çalışmak isteriz |
|
249 |
Konuşma |
I'm on my way to work expr.
|
şu anda işe gitmek üzere yoldayım |
|
250 |
Konuşma |
I have to work all day tomorrow expr.
|
yarın bütün gün çalışmak zorundayım |
|
251 |
Konuşma |
there's a whole lot more work to be done expr.
|
daha yapılacak dünya kadar iş var |
|
Trade/Economic |
|
252 |
Ticaret/Ekonomi |
right to work i.
|
çalışma hakkı |
|
253 |
Ticaret/Ekonomi |
reluctance to work i.
|
çalışmak istememe |
|
254 |
Ticaret/Ekonomi |
right to work i.
|
çalışma hakkı |
|
255 |
Ticaret/Ekonomi |
right-to-work laws i.
|
çalışma hakkı yasaları |
|
256 |
Ticaret/Ekonomi |
application to work i.
|
işe başvuru |
|
257 |
Ticaret/Ekonomi |
guide to work performance control i.
|
iş performansı kontrolü kılavuzu |
|
258 |
Ticaret/Ekonomi |
protection of workers from the risk related to exposure to noise at work i.
|
işyerindeki gürültüye maruz kalma ile ilgili risklerden etkilenen işçilerin korunması |
|
259 |
Ticaret/Ekonomi |
return-to-work examination i.
|
işe dönüş muayenesi |
|
260 |
Ticaret/Ekonomi |
guide to work measurement i.
|
iş ölçümü kılavuzu |
|
261 |
Ticaret/Ekonomi |
back to work movement i.
|
işe geri dönme eğilimi |
|
262 |
Ticaret/Ekonomi |
reluctance to work i.
|
işe hevessizlik |
|
263 |
Ticaret/Ekonomi |
fee for licence to work on vacation days i.
|
tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcı |
|
264 |
Ticaret/Ekonomi |
right to stop work i.
|
iş durdurma hakkı |
|
265 |
Ticaret/Ekonomi |
work nine to five f.
|
dokuzdan beşe kadar çalışmak |
|
266 |
Ticaret/Ekonomi |
set to work f.
|
işi eline almak |
|
267 |
Ticaret/Ekonomi |
work down to the wire f.
|
son dakkikaya kadar çalışmak |
|
268 |
Ticaret/Ekonomi |
back to work expr.
|
işe geri dönme (grevden sonra) |
|
Law |
|
269 |
Hukuk |
violation of the freedom to work and labour i.
|
iş ve çalışma hürriyetinin ihlali |
|
270 |
Hukuk |
back to work movement i.
|
işe geri dönme |
|
271 |
Hukuk |
right-to-work law i.
|
çalışma hakkı yasası |
|
272 |
Hukuk |
right-to-work s.
|
çalışma hakkına ait |
|
273 |
Hukuk |
right-to-work s.
|
çalışma hakkıyla ilgili |
|
274 |
Hukuk |
right-to-work s.
|
sendikaya üye olan veya olmayan tüm işçilerin çalışma hakkına ait veya ilgili |
|
Politics |
|
275 |
Siyasal |
committee for the technical adaptation of legislation on the introduction of measures to encourage improvements in the safety and health of workers at work i.
|
iş sağlığı ve güvenliği konusundaki iyileştirmelerin teşvik edilmesine ilişkin tedbirler getirilmesi hakkındaki mevzuatın teknik adaptasyonu komitesi |
|
Industry |
|
276 |
Sanayi |
work-to-rule s.
|
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmaya ait |
|
277 |
Sanayi |
work-to-rule s.
|
kurallara bağlı kalarak işi yavaşlatmayla ilgili |
|
Technical |
|
278 |
Teknik |
the type of work to be performed i.
|
yapılacak işin cinsi |
|
Marine |
|
279 |
Denizcilik |
work to windward f.
|
rüzgara karşı yelken açmak |
|
Slang |
|
280 |
Argo |
to hell with work i.
|
çalışmanın canı cehenneme |
|
281 |
Argo |
bust one’s ass to get work f.
|
iş bulmak için kıçını yırtmak |
|
282 |
Argo |
I've got a fuckload of work to do today expr.
|
bugün dünya kadar işim var |
|
283 |
Argo |
to hell with work expr.
|
işin canı cehenneme |
|
284 |
Argo |
gbtw (get back to work) expr.
|
işine dön |
|